31 Ocak 2015 Cumartesi

Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya

Huxley'nin fütüristik düstopyası, ortaya koyduğu sosyal istikrar kompozisyonu ve bunun merkezine yerleştirdiği tüketim güdüsü ile türünün en önemli romanlarından biri. Üçte ikisi geride kaldığında zihnimde tepinen "bu mu klasik" söylenmelerini bastırmaya çalıştığım, ancak son düzlükte arap atı gibi açılan, düstopya kurgularının en başarılı örneklerinden biri. Ve romandan gözüme takılan bazı kısımlar: 


"Çünkü bizim dünyamız Othello'nunkiyle aynı değil. Çelik olmadan araba yaratamazsınız - aynı şekilde, sosyal çalkantı olmadan da trajedi yaratamazsınız... İnsanlar mutlu; istediklerini alıyorlar ve ulaşamayacakları şeyleri asla istemiyorlar... Şartlandırmaları uyarınca davranmaları gerektiği gibi davranmak zorundalar... Bir de özgürlüğün ne olduğunu bilmelerini bekliyordunuz! Şimdi de Othello'yu anlamalarını bekliyorsunuz! Fakat istikrar karşılığında ödememiz gereken bedel işte bu. Mutluluk ile eskiden insanların güzel sanatlar dediği şey arasında seçim yapmak gerekiyor. Biz, güzel sanatlardan fedakarlıkta bulunduk... Değişmek istemiyoruz. Her değişim istikrar için bir tehdit unsurudur... Salt bilim konusunda yapılan her buluş, yıkıcılık potansiyeli taşır; bazen her bilim dalına olası bir düşman muamelesi yapmak gerekir. Evet, bilime bile... Bu da istikrar maliyetinde bir başka kalem. Mutlulukla uyuşmayan tek şey sanat değil, bilim de uyuşmuyor. Bilim tehlikelidir; büyük bir özenle ağzına gem vurmak ve zincire bağlı tutmak zorundayız."


Gözyaşları gereklidir. Othello'nun söylediklerini hatırlamıyor musunuz?
"Böyle bir huzur gelecekse her fırtınanın ardından, essin rüzgarlar ta ki ölümü uyandırana dek."

  "Bireyselliğinin farkına varmış bir sürü insan. Düzenden memnun olmayan, kendi bağımsız düşünceleri olan insanlar. Kısacası, biri olmayı başaran herkes..."
"Hiçbir suç, davranış bozukluğu kadar bağışlanmaz değildir."


 "Bir kez amaç türünden açıklamaları kabul etmeye başladınız mı, ne sonuçlar doğurabileceğini bilemezdiniz... Mutluluğa olan inançlarını yitirmelerine neden olabilir ve asıl amacın daha derinde bir yerlerde, fiziksel insanın ötesinde bulunduğuna inanmaya yönlendirebilirdi. Yaşamın amacının, mutluluğun sürekli kılınması değil, bilincin yoğunlaştırılması ve arınması, bilginin zenginleştirilmesi olduğunu düşünmeye itebilirdi insanları... Ancak bugünün şartlarında kabul edilemezdi!"




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder