30 Ocak 2015 Cuma

Orhan Pamuk - Kafamda Bir Tuhaflık

Orhan Pamuk, ben de dahil pek çok kişiye göre çoktan en iyi romanını yazmıştı ve uzun zamandır idare ediyordu. Yine de bir acaba vardı. En iyi romanını hâlâ yazmamış olabilir mi merakı heyecan yaratmıyor değildi. Kafamda Bir Tuhaflık böyle bir ortamda çıktı. İyi ki de çıktı. Romandan gözüme takılan bazı kısımlar:

 
"Bizim âlemimizde iki türlü aşk vardır. Birincisi, birisini hiç tanımadığın için âşık olursun. Çoğu çift zaten evlenmeden önce biraz tanısalardı asla âşık olmazlardı birbirlerine... Bir de evlendikten sonra, birlikte bir hayat geçirdikleri için âşık olanlar vardır ki, bu da tanımadan evlenmenin bir sonucudur... Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır... Görücü usulü evlilikte zor olan şey, kadının hiç tanımadığı birisiyle evlenmesi değil, hiç tanımadığı birini sevmek zorunda olmasıdır, derler... Ama aslında bir kızın hiç tanımadığı biriyle evlenebilmesi daha kolay olmalı, çünkü tanıdıkça inanın erkekleri sevmek daha da zorlaşıyor!"


"Kalbin niyeti ile dilin niyeti Mevlut'un aklını meşgul etti... 'Kısmet' demişti derneğe gelen yaşlı ve mülk sahibi eski yoğurtçulardan biri... Kalbin niyetiyle dilin niyeti arasındaki köprü kısmet idi elbette: İnsan bir şeye niyet edebilir, başka bir şeyi dile getirebilir, kısmeti bu ikisini birleştirebilirdi. Şimdi çöplere konmaya çalışan şu martı bile önce bir şeye niyet ediyor, gak gak diyerek bunu kendi kendine dillendiriyor, ama kalbinin niyetiyle dilinin niyeti ancak rüzgâr, raslantı, zaman gibi kısmete bağlı şeyler sayesinde gerçekleşiyordu... İnsanın hayatı da zamanın yolunda hızlanarak böyle akıp gidiyordu..."




"Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu âlemde yapayalnız hissediyorum kendimi."



“Hayatın vereceği huzur ve güzellik ancak hayatından uzakta başka âlemleri düşlerken ortaya çıkıyordu.”




"Herkesin bildiği gibi evlenebilmek için aşk değil güven daha önemli bir duygudur."




"Hayatı gitgide büyüyen bir telaşla geçiyordu. Oysa Mevlut bu yaşta artık ayağını şöyle biraz uzatabilmek isterdi, ama içinde böyle bir rahatlık yoktu. Şehre ilk geldiğinde kalbinde hissettiği eksiklik ve yetersizlik duygusu artmıştı."


"Herkesin bildiği gibi şeref meselesi gibi laflar aslında insanların birbirlerini gönül rahatlığıyla öldürmeleri için icat edilmiş bahanelerdir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder