Huxley'nin fütüristik düstopyası, ortaya koyduğu sosyal istikrar kompozisyonu ve bunun merkezine yerleştirdiği tüketim güdüsü ile türünün en önemli romanlarından biri. Üçte ikisi geride kaldığında zihnimde tepinen "bu mu klasik" söylenmelerini bastırmaya çalıştığım, ancak son düzlükte arap atı gibi açılan, düstopya kurgularının en başarılı örneklerinden biri. Ve romandan gözüme takılan bazı kısımlar:
"Çünkü bizim dünyamız Othello'nunkiyle aynı değil. Çelik olmadan araba
yaratamazsınız - aynı şekilde, sosyal çalkantı olmadan da trajedi
yaratamazsınız... İnsanlar mutlu; istediklerini alıyorlar ve
ulaşamayacakları şeyleri asla istemiyorlar... Şartlandırmaları uyarınca
davranmaları gerektiği gibi davranmak zorundalar... Bir de özgürlüğün ne
olduğunu bilmelerini bekliyordunuz! Şimdi de Othello'yu anlamalarını
bekliyorsunuz! Fakat istikrar karşılığında ödememiz gereken bedel işte
bu. Mutluluk ile eskiden insanların güzel sanatlar dediği şey arasında
seçim yapmak gerekiyor. Biz, güzel sanatlardan fedakarlıkta bulunduk...
Değişmek istemiyoruz. Her değişim istikrar için bir tehdit unsurudur...
Salt bilim konusunda yapılan her buluş, yıkıcılık potansiyeli taşır;
bazen her bilim dalına olası bir düşman muamelesi yapmak gerekir. Evet,
bilime bile... Bu da istikrar maliyetinde bir başka kalem. Mutlulukla
uyuşmayan tek şey sanat değil, bilim de uyuşmuyor. Bilim tehlikelidir;
büyük bir özenle ağzına gem vurmak ve zincire bağlı tutmak zorundayız."
Gözyaşları gereklidir. Othello'nun söylediklerini hatırlamıyor musunuz?
"Böyle bir huzur gelecekse her fırtınanın ardından, essin rüzgarlar ta ki ölümü uyandırana dek."
"Böyle bir huzur gelecekse her fırtınanın ardından, essin rüzgarlar ta ki ölümü uyandırana dek."
"Hiçbir suç, davranış bozukluğu kadar bağışlanmaz değildir."
"Bir kez amaç türünden açıklamaları kabul etmeye başladınız mı, ne
sonuçlar doğurabileceğini bilemezdiniz... Mutluluğa olan inançlarını
yitirmelerine neden olabilir ve asıl amacın daha derinde bir yerlerde,
fiziksel insanın ötesinde bulunduğuna inanmaya yönlendirebilirdi.
Yaşamın amacının, mutluluğun sürekli kılınması değil, bilincin
yoğunlaştırılması ve arınması, bilginin zenginleştirilmesi olduğunu
düşünmeye itebilirdi insanları... Ancak bugünün şartlarında kabul
edilemezdi!"