4 Şubat 2015 Çarşamba

Olmayanın Peşinde Kaybolan Yıllar

Birbirimize imrenirken elimizden kaçırıyoruz zamanı, yaşamı... "Anı yakalamak" dillere dolanan bir ütapyadan başka bir şey olmuyor. Yalnızlar evlilere özeniyor, evliler yalnızlara. Evli olanlar kendilerine eklenen başka bedenlerin sorumlulukları altında ezilirken, bekârlar yalnızlıkları altında eziliyorlar. Kimse halinden memnun değil. Herkes olmayanın hayalinin peşinde. Sürekli olmayanı arzulama savaşı. Elimizdekilere odaklanabilsek yaşam ne kadar kolay olacak halbuki. Herkes bunu bilir, bunu söyler ama mesele uygulamaya gelince kimse doğru olanı yap(a)maz. Bütün bunların farkında olanlardanım ben de. 
Biliyorum ki, insan tek başınayken her şey ne kadar kolay olsa da olmayanı arayacak! İyi ya da kötü anları paylaşacak birini isteyecek. Tek başına yemek yemek zamanla anlamını kaybedecek, film seyretmek yavanlaşacak... Böyle anları biriyle paylaşmak, böyle anlarda birine anlatmak, böyle anlarda birini dinlemek isteyecek... O'nu anladığını göstermek hevesiyle yanıp tutuşacak. Dokunmak, dokunulmak... Sanki bütün bunlar gerçekleştiğinde önemsizleşmeyecekmiş gibi... Gençliğe adım attığı ilk andan itibaren bu gibi duyguları yaşamak istese de insan, bütün bunlara ulaştığında başını çevirecek. İlk başlardaki yalnızlığını arayacak... İnsanın en büyük çelişkisi! İnsan, bünyesinde barındırdığı bencil dürtüleri nedeniyle, teşhisini koyduğu çelişkinin tedavisini belki de hiçbir zaman yapamayacak.
Neden bu hayatta sürekli aşılması gereken engeller ve yapılması gereken işler var ki? "Anı yakalamak" gerçekten bir ütopya mı yoksa ulaşılabilecek bir hedef mi? İnsan, ruhunda bu kadar çelişki barındırırken ve dahası bu kadar işle boğuşurken, bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de dünya kadar insanı memnun etmesi gerekiyorken nasıl anı yakalayabilir ya da yaşayabilir?
Çocukluk, ilkgençlik, mezuniyet, iş, evlilik derken buradan çocuk sahibi olmaya ve onun büyümesine giden yıllar, insanın kendi anne-babasının yaşlandıkça çocuklaşmasıyla zorlaşmaya devam ediyor. Bize kalansa, çocukluğumuzu bir kenara koyarsak, tüm bu hengâmede sıramızın gelmesini beklemek sanırım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder