Bazen kendimizi tanımlamaya ihtiyaç duyarız. İstemesek de kendimiz üzerine düşünmek zorunda kalırız. Gördüğüm kadarıyla bizim toplumda pek tercih edilen bir şey değil bu. Tavsiye etmem de zaten. Benimse kendime yoğunlaşmak, ya da yüklenmek, konusunda özel bir yeteneğim var. Bu, yetenekten ziyade bir tür lanet aslında. Çünkü, etrafıma baktığımda, insanlar kendilerinden ne kadar uzak duruyorlarsa o kadar mutlu oluyorlar gibi görünüyor.
Böyle zamanlarda kendimle ilgili aklıma gelen ilk kelime "karmaşa" oluyor. Beni tanıyanlar bu kelimeye şaşıracaktır muhtemelen. Dışarıdan bakıldığında oldukça tekdüze bir yaşamım, inişli çıkışlı olmayan bir akışım var zamanda. Yani basit ve sıkıcı pek çoklarına göre. Peki karmaşa bunun neresinde? İçimde elbette. Ama kim ne kadar bilebilir, görebilir ki bunu. Benim bilmem, görmem bile yeterince ürkütücü.
Bu blog sayfasını açtığımda bir yanım içini dök diyordu, diğer yanım ise manyak mısın sen, insanları ürkütmeye ne gerek var, hobilerinden bahset geç... Buradaki yazıları okuyanlar belki bu gelgiti hissetmiştir. İçimdeki gelgitler yaratma ve yıkma sürecini bir kısır döngüye dönüştürecek kadar güçlü. Sonunda elde kalansa hırpalanmış bir benlik oluyor. Tavsiye etmeyeceğim bir şey daha.
Şimdiye kadar genelde hobilerim üzerine yazmayı tercih ettim burada. Halbuki hobilerimiz de bir çeşit kendimizden kaçış olarak yorumlanabilir. Dolayısıyla bu sayfa üzerinden yaşadığım ikilem aslında birbiriyle bağlantılı. Hobilerim gerçek mi emin değilim. Yani içimden gelen şeyleri mi yoksa hayatımın bir noktasında kendimle uğraşmamak adına ilgilenmeye başladığım şeyleri mi temsil ediyorlar, bunun cevabını size net olarak veremem. İlgilendiğim şeyleri yeterince özümsediğimi, onlara derinlemesine nüfuz edebildiğimi hissetmiyorum. Pek tabii bunun nedeni, benim iflah olmaz memnuniyetsizliğim de olabilir. Daha da önemlisi, artık bu hobiler içimdeki karmaşayı bastırmaya yetmiyor. Tam tersi oluyor. Bunu hissediyorum. Hissetmek istemediğim ise aşikâr.
İçimdeki karmaşayı bir yazıya sığdırmam mümkün değil en nihayetinde. Uzun bir aradan sonra yazmaya geri döndüğümün işareti bu yazı sadece ve neden uzun bir ara verdiğimin dolaylı bir açıklaması. Belki de bundan sonra bu karmaşaya dair daha fazlasını benden okuyacağınıza dair bir işaret fişeği aynı zamanda. Biliyorum, akışına bırakabilmek karmaşadan bizi uzaklaştıracak yolun en önemli taşlarından biri. Bende var olan bir özellik değil. Düşünmek, ardından karar vermek ve sonra karar verdiğim şeye muhalefet edip içimde kendi kendimi bundan vazgeçirmeye çalışmak ne büyük bir eziyet. İşte bende var olan bu. Zihnimde bir sürü çekmece var ve hepsi açık, hepsinin içinde envaiçeşit duygu, düşünce var. Bunları düzene koymak ve kapanması gereken çekmeceleri kapatmak için tekrar buradayım. Olabildiğince açık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder