Benim yaşlarıma gelmiş bir insanın, şimdi tutup da böyle şeyleri yazıya dökmesi çok saçma gelebilir, ama işin gerçeğini açığa sermek gibi bir isteğim var; benim daha çok yalnızlığı seven bir karakterim vardır.
Hayır, biraz daha net ifade edecek olursam, tek başına olmaktan pek bunalmayan bir karakterim vardır...
Gençlik yıllarımdan beri böyle bir eğilimim vardı.
Birileriyle bir şeyler yapmaktansa, tek başıma sessizce kitap okumayı, kendimi vererek müzik dinlemeyi severim.
Tek başına olduktan sonra yapacak bir şeyler bulmak konusunda sıkıntım yoktur...
Yaşamımın bu döneminde mutlu muyum mutsuz mu, kestiremiyorum, ama bunu sorun haline getirmesem de olur diye düşünüyorum.
Günlük yaşamımda olsun, iş alanında olsun, başkalarıyla üstünlük mücadelesine girmek, benim istediğim türden bir yaşam şekli değil...
Fakat bu yalnızlık hissi, bazen şişeden fışkıran asit gibi, farkında olmadan insanın yüreğini kemiriyor, eritiveriyor...
İşte o yüzden de, bedenimi fiziksel olarak hareket ettirmeyi aralıksız sürdürmek, bazı durumlarda son sınırlarına kadar zorlamak yoluyla, içimde taşıdığım yalnızlığı çürütmek zorundayım...
Benim gibi bir karakterin, çoğu kişinin hoşuna gideceğini sanmıyorum.
Karakterimden etkilenecek bazı kişiler (sanırım çok azdır) çıkabilir. Fakat hoşlanana ender rastlanır.
Böylesine kendini öne çıkarma özelliğinden yoksun bir insana, bir şey olunca hemen kozasına kapanıveren bir insana, acaba kim sempati besleyebilir ki?
Haruki Murakami
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder